Teke Tek: Sloane Stephens ve Madison Keys

Sporcular*

Tenisin yıldızları, mücadele eden rakipler olmanın yanı sıra ömür boyu sürecek arkadaşlıklarıyla spora seviye atlatıyor.

Son güncellenme tarihi: 20 Ocak 2022
Okuma süresi: 12 dk
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

"Teke Tek", Nike'ın elit sporcularının spontane sohbetlerine konuk olacağın bir seri.

Madison Keys ve Sloane Stephens'ın yolları ilk kez küçükler tenis turnuvasında kesişti. Ancak burada birbirlerini rakip olarak görmek yerine yakın dost oldular. Profesyonel tenis kariyerleri ikiliyi benzer yollardan geçirdi: Ergenlik yıllarında profesyonel oldular ve tenisin yeni büyük isimleri olarak lanse edildiler. Bugüne baktığımızda, hem Madison hem de Sloane önde gelen tenisçiler arasında yer alıyor. Madison'ın beş şampiyonluğu var ve Kadınlar Tenis Birliği sıralamasında 7. sıraya kadar çıktı. Sloane ise 3. sıraya kadar çıktı ve 2017'de kazandığı büyük şampiyonluk zaferi de dahil olmak üzere altı şampiyonluk kazandı.

Rekabet hayatlarının rutin bir parçası olsa da, Sloane ve Madison rakipten çok dost olduklarını kabul ediyor. Büyük zaferler, üzücü yenilgiler, küresel pandemi ve uluslararası turnuvalara katılmak için katettikleri kilometreler, ikilinin arasındaki bağı daha da güçlendirmiş. Her iki sporcunun da kariyeri sakatlık ve başarı iniş çıkışlarıyla dolu. Ve bu tecrübeler, kendi gelişimleriyle birleştiğinde, her ikisini de kişisel ve profesyonel yaşamlarının çatışan faktörlerini birbirinden ayırmada uzmanlaştırdı. İki sporcu, yazar ve editoryal direktör Deidre Dyer ile sohbetlerinde, aralarındaki bağın nasıl geliştiğinden, kazandıkları bilgelikten, aktivizme nasıl başladıklarından ve göğüs germek zorunda kaldıkları yenilgilerden bahsettiler.

Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

En başından başlayalım: İlk tanışmanızı hatırlıyor musunuz? Birbiriniz hakkındaki ilk izlenimleriniz neydi?

Madison: Biz ne zaman tanıştık?

Sloane: Hiç hatırlamıyorum. Hatırlamadığımıza göre, demek ki hatırlanacak bir yanı yokmuş. Ama dramatik veya travmatik bir olay yaşanmamış olması da bence iyi bir şey.

Madison: Sanki sık sık aynı turnuvalara katılıyorduk.

Sloane: Tenis oynuyorsan hep aynı kişilerle karşılaşırsın. Sanırım şöyle dedik: "Selam, arkadaş olalım mı? Yaşlarımız birbirine yakın."

Soyunma odasından korta çıktığınızda, dostluk dinamiğiniz zihinsel olarak nasıl bir değişim gösteriyor? Arkadaşlık modundan rekabet moduna geçmek için ne gerekiyor?

Madison: Dürüst olmam gerekirse bunu becerebildiğimizi düşünmüyorum. [gülüyor]

Sloane: Korta çıkıyorum ve "Tamam, elinden geleni yap." diyorum.

Madison: Bence bunun nedeni, arkadaşlığımız boyunca rekabet etmiş olmamız. İkimiz de o gün kazanmak istiyoruz ve bunu ikimiz de biliyoruz. Bu ne arkadaşlığımıza ne de birimize zarar veriyor. Sonuçta spor yapıyoruz.

Sloane: Birisinin kazanması gerektiğini bilecek kadar uzun zamandır rekabetin içindeyiz. Özellikle spor ve tenis dünyasında edinilen arkadaşlıklarda herkesle arkadaş olmadığının farkında olman gerekiyor. "Arkadaşımla rakibim ve bu durumu şöyle idare edeceğim." diyebilmen gerekiyor. Madi ile birlikte arkadaşlığımıza kaldığımız yerden hemen devam edebildiğimizi düşünüyorum. Maçımızı yapıyoruz ve beş dakika sonra "Akşam nerede yiyeceksin? Ne yapacaksın?" demeye başlıyoruz.

İlişkiniz yıllar içinde nasıl gelişti?

Sloane: Birlikte büyümüşüz gibi hissediyorum. Bu yüzden ikimiz de insan olarak nasıl geliştiğimizi gördük. Birbirimizin taşınmalarına, mobilya alışverişlerine, yeni sevgililerine şahit olduk. Başımızdan benzer şeyler geçti. Madi bitkilere bayılıyor. Bu sevgisini anlamıyorum ama bazen bana çiçeklerinin resimlerini gönderiyor.

Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

"Birlikte büyümüşüz gibi hissediyorum. Bu yüzden ikimiz de insan olarak nasıl geliştiğimizi gördük. Birbirimizin taşınmalarına, mobilya alışverişlerine, yeni sevgililerine şahit olduk. Başımızdan benzer şeyler geçti."

Sloane Stephens

Birbirinizin oyun stilinde ne gibi değişiklikler olduğunu gördünüz?

Madison: Sloane, bugüne kadar gördüğüm en hızlı tenisçi. Olağanüstü bir hızı var. Biri kısa atış yapar ve saniye geçmeden Sloane'in ağa geldiğini görürsün. Bugün hala top için koştuğunu görebilirsin. Küçükler klasmanında oynarken her topu rahatça karşılayıp çıkarırdı. Büyüyüp turnuva deneyimi kazandıkça denge kurmayı öğrendi. Ne zaman vites düşürüp oyunu sürdüreceğini, ne zaman sayı almak için agresif oynayacağını veya zamana oynayacağını iyi biliyor. Oyununda bu dengeyi kurmayı çok iyi öğrendi.

Sloane: Harika bir gözlem. Çok teşekkürler. Bence Madison'ın servisleri çok gelişti. Madi topa çok sert vurur. Ama büyüdükçe sadece topa sert vurmakla kalmayıp farklı kombinasyonlar kullanmaya başladı. Bunun da ona çok yardımcı olduğunu düşünüyorum, çünkü forehand vuruşları muhteşem. Yıllar içinde vuruş kalıplarını çok geliştirdi. Bu da turnuvaları kazanmasına yardımcı oldu. Bence oyun stilinin en iyi yönlerinden biri bu: Servisleri ve forehand vuruşları.

Kortta olmadığınızda birbirinizi nasıl destekliyorsunuz?

Madison: Bazen birimiz iyi durumdayken birimiz sakatlanmış oluyor, sonra da rolleri değişiyoruz. Zor anlarda birbirimize yardımcı olma konusunda çok iyiyiz. Sanırım bunu benzer şeyler yaşamış olmamıza borçluyuz.

Sloane: Sakatlanmak tabii ki korkunç bir şey. Sanırım [2017] US Open öncesi, ikimizin birden aynı anda sakatlık yaşadığı nadir durumdan biriydi. Bizi nelerin beklediğini bilmiyorduk. Aynı seviyede oynayabilecek ve rekabet edebilecek miydik? Sanırım bu, senkronize sakatlık yaşadığımız birkaç dönemden biriydi. Tabii bunu iyi bir şeymiş gibi söylemiyorum.

Bu iyileşme dönemlerinde neler düşünüyorsunuz ve ilerleme azmini nereden buluyorsunuz?

Madison: Sanırım ikimiz de belirli dönemlerden geçtik. Başta her şey çok can sıkıcıydı. İkimiz de yıllar içinde birçok sakatlık yaşadık. Büyüdükçe hızlı şekilde toparlanmayı ve "Bu durumu düzeltmek ve tekrar yaşanmasını önlemek için ne yapacağım?" sorusunu sormayı öğrendik. Sakatlık yaşarken kendimizi meşgul etmekte ve ilgimizi çekecek yeni şeyler bulmakta çok iyiyiz. Sloane sakatlığı sırasında okulunu bitirdi. Ben o kadar proaktif değildim. Bir sürü bitki aldım ve zamanımı toprağa bir şeyler ekmeye harcadım. Sloane okulu bitirdi, sonra bir okulu daha bitirdi. Bense "Daha fazla mobilya ve bitki alacağım." dedim.

Sloane: Sakatlanmak hoşuma giden bir durum olmasa da, zamanımı verimli kullanmamı ve normalde yapamayacağım şeyleri yapmamı sağladığını düşünüyorum. Yılın her ayı sakatlık yaşadım. Yazın düğünlere gittiğim oldu. Garip sakatlıklar yüzünden ilkbaharda başka şeylerle ilgilendiğim oldu. Zamanımı verimli kullanmak zorundayım. Elbette bir hafta-10 gün kadar moralin çok bozuk oluyor. Depresif ve üzgün oluyorsun. Ama sonra o moddan çıkıyorsun ve kendine şunu soruyorsun: "Şimdi ne yapacağım?" Bu "şimdi ne yapacağım" anlarında olabildiğince üretken olmaya gayret ettim. Bazen normal şartlarda çıkamayacağım bir tatile çıktım, bazen de arkadaşlarımı ve ailemi ziyaret ettim.

"Zor anlarda birbirimize yardımcı olma konusunda çok iyiyiz. Sanırım bunu benzer şeyler yaşamış olmamıza borçluyuz."

Madison Keys

İkiniz de yıllardır turnuvalara katılıyorsunuz. Turnuvalara yeni katılmaya başlayan genç oyunculara ne tavsiye verirsiniz?

Madison: Eğlenmene bak ve hiçbir şeyi fazla ciddiye alma. Bir yılda kazandığın veya kaybettiğin birçok maç oynarsın. Bunları kafana takarsan aklını yitirebilirsin. Bu yüzden önünde uzun bir kariyer olduğunu aklından çıkarma ve en büyük hezimetin olarak gördüğün yenilginin ya da en büyük zaferin olduğunu düşündüğün galibiyetinin muhtemelen öyle olmadığını unutma. Yaşadıklarını perspektif içinde değerlendir.

Sloane: Madi'nin dediklerine katılıyorum. Arka arkaya beş maç kaybettiysen daha kötüsünün de olabileceğini aklına getir. Arka arkaya sekiz maç kaybetmek de var. Turnuvayı kazanırsın, sonra arka arkaya 10 maç kaybedersin. Bu biraz hamster tekerleği gibi. Devam etmek zorundasın. İşin matematik tarafına eğilince gerçeği anlamaya başlıyorsun. Şunu bir düşün: Grand Slam'i yalnızca bir kişi kazanabilir. Şimdi bir de kaç kişinin katıldığını düşün.

Madison: Yüz yirmi sekiz.

Sloane: Evet. Yalnızca biri zafere ulaşacak. son dörde kaldıysan iyi bir iş çıkardın demektir. Son ikiye kaldıysan daha da iyi. Bu şekilde düşünüp "Kimse her hafta kazanamaz." dersen yaşadıklarını perspektif içinde değerlendirmiş olursun.

Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

Toplum olarak çalkantılı bir dönemden geçiyoruz. Pandemiye ek olarak bir de sivil uyanış yaşıyoruz. Irksal eşitlik ve sosyal adalet mücadelesinde yeni bir sayfa açılıyor. İkiniz de kendi platformlarınızda bu mücadeleye desteğinizi sergilediniz. Sizin için bu konulardan bahsetmek neden önemli?

Sloane: İnsanların platformlarını kullanmaları önemli çünkü ırksal eşitsizlikte eğitimin oynayacağı büyük bir rol var. Ünlülerin ve yaratıcı isimlerin platformlarını kullanarak insanları eğittiğini görüyoruz. Benim bilmediğim veya belki Madi'nin bilmediği birçok şeyi insanların [Instagram] hikayelerinden ve yaptıkları paylaşımlardan öğreniyorum. Bunları okumak ve kendini eğitmek, olayları farklı bir açıdan görmene yardımcı oluyor. İnsanların [başta] sadece Instagram'da güzel görünmek istediği günlerden bu yana çok yol kat ettik. Şimdi daha eğitsel içeriklerle ve oy kullanma gibi önemli konularla karşılaşıyoruz.

Madison: Bir de şu var: Pandemi olduğu için her şeyi daha yoğun yaşıyoruz. Zaten stresliyiz, öfkeliyiz ve kaygılarımız var. Şahit olduğumuz bu büyük hareketin başlamasında tüm bunların etkisi oldu. Hepimiz aynı duyguları yaşıyorduk ve bir noktada "artık yeter" dedik. Hayatımda ilk kez bu kadar çok sayıda kişinin "Artık bunu görmek istemiyorum ve bunun için aktif olarak bir şeyler yapacağım." dediğine tanık oldum. Çoğu kişi elinden geleni yapmak istiyor. Bu insanlar, seslerini çıkardıkları ve inandıkları dava uğrunda konuştukları zaman, bir daha asla görmek istemediğimiz bu olaylara son verebileceklerini hissediyorlar.

Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

Madison, sen kortta ve kort dışında nezaketi ve empatiyi güçlendirmeyi hedefleyen Kindness Wins inisiyatifini kurdun. Sloane, sen de Sloane Stephens Vakfı ile gelecek nesil için eğitim, antrenman ve topluluk kaynaklarına yatırım yapıyorsun. Ayrıca ikiniz de WTA Players Council'desiniz ve diğer oyuncuların çıkarlarını savunuyorsunuz. Bu yardımseverlik tutkunuz nereden geliyor?

Sloane: Küçükken kulüpte tenis oynadım. İlk deneyimim muhteşemdi. Tenis koçum en iyisiydi ve çok neşeli biriydi. Hala tenis oynamamı ilk deneyimime borçlu olduğumu hep söylerim. Çok güzel vakit geçirdim ve o günlere geri dönmek istedim. Kendi kendime, "Gidip Francisco'yu görmek istiyorum. Çok neşeli biriydi. Çok güzel vakit geçirdim. Arkadaşlarımı görmek istiyorum." dedim. Bir çocuğun yaptığı aktivitede yaşadığı ilk deneyimin onu ömür boyu etkilediğini düşünüyorum. Tenis oynamaya başladığında koçun kötü biriyse ve oynadığın oyundan keyif almazsan herhalde bir daha eline raket almak istemezsin.

Tenis, hayatıma çok şey kattı. Seyahat ettim, yeni insanlarla tanıştım ve birçok harika şey yaptım. Şimdi aynı fırsatı, tenis oynamayı hiç düşünmeyecek çocuklara sunmak istiyorum. Bildiğiniz gibi tenis çeşitlilik açısından zayıf bir spor dalı, bu yüzden normal koşullarda raket yüzü görmeyecek çocukları raketle tanıştırmak, vakfımı kurmamın en büyük nedenlerinden biriydi. Benim gibi çocukların beni örnek alıp, tenis oynayabileceklerini düşünmelerini istiyorum. İstersen profesyonel olma, istersen lise takımında oynamış ol; tenis hayat boyu yapabileceğin bir spordur. Yaşlıların kulüplerine gittiğin zaman 85-90 yaşındaki insanların tenis oynadığını görüyorsun. Bu muhteşem bir şey, çünkü tenis hayat boyu oynanabilir ve sana çok şey kazandırabilir. Kısacası, benim sahip olduğum fırsatı yeni nesle ve hatta normalde tenis oynamayı aklından bile geçirmeyecek daha fazla çocuğa sunmak istiyorum.

Madison: [Vakfımı] şu yüzden kurdum: Eskiden Fearlessly Girl adında [farklı] bir vakıfta çalışıyordum. Ortaokullu ve liseli kızlara öz güven ve liderlik becerileri kazandırmaya çalışıyorduk. Okullara gittim, kız öğrencilerle tanışıp sohbet ettim ve bunları yaparken çok keyif aldım. Sonra bu çalışmayı genişletmeye karar verdim. Sadece ortaokullu ve liseli kızlara odaklanmak istemedim çünkü benim yaşımdaki ve benden büyük pek çok kadının şunu dediğini duydum: "Verdiğiniz mesajlar harika ama bunu kendimiz için de istiyoruz ve buna bizim de ihtiyacımız var." Ayrıca vakfın bir parçası olmak isteyen sporcuların bunu kolayca yapabilmesini istedim çünkü vakıf kurmak çok kapsamlı bir süreç. Birçok insanın parçası olabileceği bir vakıf kurmak ve yapmaya çalıştığımız işi genişletmek istedim. Oldukça geniş kapsamlı bir fikir olduğu ve buna pek çok farklı şekilde destek verilebileceği için Kindness Wins fikri hoşuma gitti. Bu, dünyaya biraz yardımcı olmak için yapabileceğim en iyi şeydi.

"Benim sahip olduğum fırsatı yeni nesle ve normalde tenis oynamayı aklından bile geçirmeyecek daha fazla çocuğa sunmak istiyorum."

Sloane Stephens

Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı
Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

Tenis, cinsiyetler arası ücret eşitliği açısından hep bir adım önde oldu. Kariyerinize bu temelin atıldığı bir spor dalında başlamış olmak nasıl bir duygu?

Madison: Teniste bu kadar aşama kaydedilmiş olduğu için ikimiz de kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Billie [Jean King] ve Venus'ün [Williams] bizler için yaptıklarına minnettarız. Onların yaptıkları olmasaydı kesinlikle bu noktada olmazdık. Hala daha fazla eşitlik için ve eşitliğin kabul görüp benimsenmesi için mücadele veriyoruz. Yani hala yapacak işimiz var ama "Daha fazlasına da sahip olabiliriz.", "Daha eşit olabiliriz." veya "Daha çok kişi buna önem verebilir!" diyebileceğimiz bir yerdeyiz.

Sloane: Çok doğru. [WTA Players] council deneyimimizin bize çok şey öğrettiğini düşünüyorum. Kadın olmak zaten zor. Eşit olmadığımızı hissediyoruz ve erkeklerle aynı ücretleri kazanmıyoruz.

Bunun devamlı bir mücadele olduğunu düşünüyorum. Asla "Bulunduğumuz noktadan memnunuz." demeyeceğiz. Hep daha iyisini yapmaya çalışıyoruz. Hep daha fazlası için mücadele ediyoruz. Hep daha fazlasını istiyoruz. Bence bu, Council üyesi olmanın önemli bir parçası: Normalde "Bunu enine boyuna düşüneyim." diyecek durumda olmayan kişiler için mücadele etmek. Daha fazlasını istediklerini biliyorlar; bizim işimiz de onlara istediklerini vermek. Yani her zaman daha iyisini yapmaya çalışıyoruz, daha fazlası için mücadele ediyoruz ve eşit kazanmak istiyoruz.

Yazan: Deidre Dyer
Çizen: Sarah Maxwell

Yazılma tarihi: Ekim 2020

Orijinal yayınlanma tarihi: 21 Ocak 2022